Nerde boynu bükük bir garip görsen…


Empati mi merhamet mi? Niyetimiz halden anlamak mı yoksa yağacak rahmetten kişinin nasibini almasını ummak mı? 

 1948 yapımı Bisiklet Hırsızları, İtalya’yı 2. Dünya Savaşı sonrası kasıp kavuran neorealist türün hem öncülerinden hem de en çarpıcı temsillerinden. Yönetmen De Sica, zorlukla elde ettiği bisikletine muhtaç bir adamın çaresiz çırpınışına, tıpkı sürekli peşinden koşan oğlu gibi eşlik ettiriyor izleyiciyi. Baba oğul sokakları arşınlarken izleyici defaatle temel ahlaki sorularla yüzleşmek zorunda kalıyor.  

Dara düşenin derdini idrak için empati kurulmaya çalışılması özünde iyi niyetli ancak pek nahif bir çabaya işaret eder. Damdan düşenin halinden anlamak için Nasrettin Hoca gibi tabibe değil damdan düşene danışmak icap eder. Kişi ne kadar iyi bilse de aynel yakin yaşamışla bir olması mümkün değildir. Şu halde merhamet için “hava gibi, su gibi muhtaç olduğumuz iksir” demek yanlış değildir.  

Bisiklet Hırsızları, klasik tanımının içini dolduran, 75 yıl önce çekildiği halde güncelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen, müthiş, sarsıcı bir yapım. Başrolleri paylaşan Lamberto Maggiorani ve Enzo Staiola’nın profesyonel oyuncu olmayıp ilk defa bir filmde rol aldığına inanası gelmiyor insanın. Telif hakları kalkıp kamuya mâl olduğundan mütevellit filmi yüksek çözünürlükte, Türkçe alt yazı ile Old Films Revival Project kanalında izlemek mümkün.