Pomme d’amour

Fransızca aşk elması (pomme d’amour), İtalyanca altın elma (pomo d’oro) ve Aztekçe tomati… 

Meyve mi sebze mi tartışmalı, Fatih Sultan Mehmed'in hiç yemediği domatesi konu alıyoruz bu hafta.

Türk mutfak kültüründe ve dünyada da genişçe bir yer edinen domatesin menşei Güney Amerika kabul ediliyor. And Dağları’nın eteklerinde büyüyen domatesin yetiştiriciliğini yapan Güney Amerika yerlisi Aztekler, aşk elmasınıfarklı varyantları ile çiğ tüketiyordu.

Kolomb’un Amerika keşfiyle patates, kabak, mısır gibi domates de İspanya’ya ve tüm Avrupa’ya taşınıyor fakat pek sevilmiyor. Hatta zehirli olduğu düşünülüp rağbet görmüyor. Bunun bir sebebi yapraklarının belladonna (güzelavrat otu) adındaki zehirli bir bitkiyle benzeşmesi olarak kabul edilir. Bir başka sebebi de domatesin içeriğindeki asit. Asit kalaylı tabaklardaki kurşunun çözülmesine ve zehirlenme durumlarının yaşanmasına yol açtığından domates Avrupalı aristokratlarca zehirli sanılmıştır.

1700’lü yıllarda durum değişir. İtalyan bir aşçının salatada ve pizzasının sosunda kullanmasıyla şöhret kazanan domatesin şimdilerde girmediği yemek yok gibi.


Osmanlı topraklarında domatesin ismine ilk kez III. Ahmed devrinde rastlanılır. Henüz yeşilken tüketilen ve kırmızılaşınca bozulduğu sanılan bu meyve, açıkçası buralarda da ilk aşamada pek sevilmedi. Avrupa aracılığıyla tanışılan domatesin dahil edildiği yemekler bugüne kıyasla çok az olsa da vardı. Osmanlı'nın yazılı ilk yemek kitabı Melceü't-Tabbahin'den orijinal domatesli pilav tarifini sizlerle paylaşmak istedik:

Domates Pilavı: Bir-iki baş ince çentilmiş soğanı tavada yarım kaşık yağ gereği gibi kızartıp tencere ye vazedeler. Ondan sonra bir ölçü sıkılıp astardan süzülmüş domates lu‘âbı ve bir ölçü et suyu veyahut bayağı su koyup vâfî tuzile kaynadıkta bir ölçü yıkanmış âlâ pirinçsalıp usul üzre suyunu çektikte kızgın rûgan-ı sade haşlayalar. Biraz meksden sonra biber ekip tenâvül buyrula. Rengi gayet latif ve taamı daha leziz olur.