Ebedi hayatın sütü


  • Probiyotikleriyle hem bağırsak florasını hem de bağışıklık sistemini korur.
  • Yüksek proteiniyle kasları güçlendirir.
  • Zengin kalsiyum kaynağıyla kemikleri ve dişleri sağlamlaştırır.
  • Pek çok hastalığa karşı da koruyucudur.

6 bin yıldan fazladır laktik asit bakterileri sütü pıhtılaştırarak yoğurda dönüştürüyor. Yukarıda saydığımız sebeplerle de mutabık şunu söyleyebiliriz ki; eğer az yoğurt tüketiyorsanız sağlıklı olmak adına büyük bir fırsatı kaçırıyorsunuz. Biz de bu hafta cacık, ayran gibi güzellikleri hayatımıza katan yoğurda hakettiği değeri, köşemize konuk ederek vermek istedik.

Türk mutfak kültürü içinde yoğurdun elbette ayrı bir yeri var. Hayvanlarını evcilleştirerek sürdürdükleri yaşamlarında sütü işleme gereksinimi doğan göçebe Türklerin bu noktada payı büyük. Belki Türklerin dışındaki toplumların damak tadı yoğurda uygun düşmediğinden belki de Türklerin yerleşik düzene geç geçmesinden, yoğurt binlerce yıl Türklere özgü bir yiyecek olarak kaldı. Öyle ki bu durum; yoğurtla, Osmanlılar aracılığıyla tanışan Avrupalıların dillerinde de kendisini gösterdi. Pek çok dilde Türkçe orijinaliyle kullanılan yoğurt, Mısır’da leben, Türki Cumhuriyetlerde katık, İran’da mast gibi isimlerle de anılıyor.

Yoğurt ile ilgili kısa bir tarihi anıdan bahsedip bahsimizi bitirelim:

“16. yüzyılda Fransa Kralı 1. François ateşli bir mide bağırsak hastalığı nedeniyle birçok ilaç kullanmış, fakat iyileşememiştir. Kralın annesi, Kanuni Sultan Süleyman’dan oğlunun tedavisi için bir hekim göndermesini rica eder. Kanuni de bu konuda bilgisi olan Yahudi bir hekimi Paris’e gönderir. Yahudi Osmanlı hekimi sağdığı sütten yoğurt yaparak işe başlar. Sonra yaptığı yoğurda bazı maddeleri de katarak mucizevi ürününü hazırlar. Osmanlı hekimin tedavisi ile iyileşen 1. François yoğurda ebedi hayatın sütü anlamında “le lait de vie eternelle” ismini verir.