Bozacının şahidi şıracı

20. yy. Sofya’da bozacılar


Tarih boyu Beknî, Algıs, Buhoun gibi isimlerle anılmış bozanın geçmişi çoğu köklü gelenek gibi taa eskilere, Mezopotamyalara dayanır. Zamanla dünya coğrafyasına yayılır ve altın çağını elbette İstanbul’da yaşar. Fakat İstanbul’a da bu lezzeti taşıyıp sevdiren birileri vardır; Arnavutlar.

Ekşi ve tatlı olmak üzere iki kola ayrılan bozacılığın alkolsüz ve tatlı olanının bayrağını Arnavutlar taşırken, alkol ve asit oranı yüksek olan ekşi boza ise Tatarlar ile özdeşleşir. Toplumsal olarak da iki farklı grubun tercihi olan bozaların tatlısını daha ziyade üst tabaka, ekşisini alt tabaka tercih eder.

17. yy’da sıkılaştırılmış alkol yasaklarıyla bozahaneler, dükkanını kapatmak zorunda kalan meyhanecilerin yüksek alkollü Tatar bozası sattığı ya da satıyormuş gibi görünüp gizli alkol satışı yaptığı yerlerden olmaya başlar. Müşteri portföyü oldukça değişir. Ki bu da yüzyıl bitmeden bozahanelerin de yasaklı listesine girmesine sebep olur. 19. yüzyılda yeniden formlanan Osmanlı toplumsal düzeninden boza da nasiplenir ve boza kültüründen ödün vermemiş İstanbullular bozahanelerine tekrar kavuşur. Hem de işin erbabı Arnavutların eliyle.

Günümüzde Ankara ve İstanbul’da markalaşmış tarihi bozacılarımız da ulemanın tercihi Arnavut bozası örneğidir.

Leblebili tarçınlı, içenlere afiyet olsun.