Karayipler’den Afrika’ya


Reggae denince akla Bob Marley gelir. Bir dönem protest kültürünün ikonu, türün dünya çapında tanınmasına vesile olan isim, Jamaika’nın tarihinde yetiştirdiği en büyük sanatçı. Reggae, 60’larda Jamaika’dan çıksa da kökleri itibariyle Afrika’ya hep bağlı kalmıştır. Marley’in de dahil olduğu birçok öncü Rastafari dinine mensuptu. Bugün dahi Marley ile Pan-Afrika renklerinin (sarı, kırmız, yeşil) özdeşleşmesi bundandır.


Marley’in vefat ettiği yıl (1981) bir başka reggae efsanesi, “Afrika’nın Bob Marley’i” müzik hayatına başladı. Seydou Kone veya bilinen sahne adıyla Alpha Blondy, İngilizce eğitimi almak için 1974’te ülkesi Fildişi Sahili’nden New York’a gider ve burada reggae ile tanışır. Başta düşünmese de zamanla fikri değişir ve 1981’de çalışmalarına profesyonel olarak başlar. 1982’de çıkan ilk stüdyo albümünde, ülkesindeki polis şiddetine karşı “direniş sembolü” haline gelen Brigadier Sabari parçasıyla ülkesinde şöhrete kavuşur. 1985’te Fildişi Sahili’nde sahne alan Julien Clerc ile tanışır ve şarkıyı beraber seslendirirler. Şöhreti Fransa’ya, oradan da tüm dünyaya ulaşır.


Parçalarında kleptokrasi, savaş, cehalet gibi sosyal meseleleri konu alan sanatçı, 1985’te G. Afrika’daki apartheid rejimine yönelik “Apartheid is Nazism” albümünü yayınlamış, Filistin’de süregelen işgale karşı 1986’da ünlü Wailers grubuyla Jerusalem parçasını yapmış, üç kitabi dinin mensuplarına ortak değerleri Kudüs üzerinden barış çağrısında bulunmuştur. Multipartisme ile ülkesindeki sıkıntıları ele almış, hatta sık sık ölümlü kazaların yaşandığı Abidjan’daki Giscard D'Estaing Bulvarı hakkında dahi bir parça yapmıştır. Bunun dışında belki de en sıra dışı çalışması, Pink Floyd’un meşhur Wish You Were Here’nı reggae biçiminde yorumlamasıdır.


Müslüman bir baba ve Hıristiyan bir annenin çocuğu olan 67 yaşındaki sanatçının bu arka planını, God is One, Allah Tano veya Seba Allah Y’e gibi popüler parçalarında müşahede etmek mümkündür.