Animasyonun Gerçekliği


Bazı yönetmenlerle besteciler arasında olağanüstü bir uyum, görülmez bir bağ var. Ennio Morricone ile Sergio Leone, Hans Zimmer ile Christopher Nolan veya John Williams ile Steven Spielberg ilk akla gelenler. Bunlardan bir diğeri de kuşkusuz Joe Hisaishi ile Hayao Miyazaki arasındaki bağ.

Japon işi animasyon filme anime demezseniz ve de Ghibli Stüdyosu’na saygıda kusur ederseniz otakuların (anime, manga vs. hayranı) hışmına uğramanız kaçınılmaz. “Libya’da esen sıcak çöl rüzgarı”ndan ismini aparan Ghibli’yi, Japonya’nın gelmiş geçmiş en mühim anime yönetmeni kabul edilen Miyazaki ve bir diğer şöhretli yönetmen Isao Takahata 1985 senesinde kurmuşlar.

Bestekar Hisaishi’nin Miyazaki ile münasebeti daha Ghibli kurulmadan çekilen 1984 yapımı Rüzgârlı Vadi’yle başlar ve yönetmenin 2013’teki son filmi Rüzgâr Yükseliyor’a kadar devam eder. İkilinin mükemmel uyumunu, her biri birer klasik kabul edilen bu muazzam filmlerde müşahede etmek mümkündür.

2010 senesinde, Tokyo’nun ünlü Budokan salonunda Ghibli’nin 25. kuruluş yıl dönümü için devasa bir konser tertip edilir. Şanına yakışır biçimde 1200 müzisyen, Hisaishi’nin şefliğinde, askeri bir disiplinle, benzerine az rastlanır epik bir çalışmaya imza atarlar. Anime’nin sadece basit bir çizgi film değil de Japon kültür dünyasında en üst düzeyde dahi temsil değeri olan bir ürün olduğunun en açık ilanıdır bu konser.

Prenses Mononoke, Gökteki Kale (ki Kimi Wo Nosete icrası tüyleri diken diken eden cinsten), Ruhların Kaçışı ve daha nice filmden akıllarda yer eden melodilerin olduğu bu mükemmel konserin tamamı şuradandinlenebilir.