‘Hocam, bu arkadaşları fişler misiniz?’

Merhabalar efendim;

Bu haftalarda gündemimi meşgul eden iki konu var. Birinden geçtiğimiz haftalarda bahsetmiştim; su israfı. Bir diğeri ise mülteciler. Söylemesi dile kolay sadece Akdeniz’de 2014’ten bu yana 15 bin 839 mülteci boğuldu. Vefat edenlerin büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşuyor.

Nereden çıktı bu konu, tadımızı kaçırma Ahmet diyebilirsiniz. Konuyu aklıma çocuğumun bir yerinin incinmesi getirdi. Küçük dertlerimizi önemseyelim elbette ancak çevremizde olan bitenleri de kaçırmayalım diye yazmak istedim. Uzatmayayım ve sizi arkadaşlarımın hazırladığı muhteşem bültenle baş başa bırakayım.

Keyifli okumalar.

Ahmet


Kısa Kısa

İstanbul’da barajların doluluk oranları istenilen seviyeye ulaşmadı. Su kesintileri devam ediyor.

BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen, Esed’in Suriye’de uzlaşmadan yana olmadığını söyledi. Petersen, “Esed rejimi benim için bir hayal kırıklığı oldu," dedi.

Myanmar Genelkurmay Başkanı "Bu bir darbe tehdidi değildir," dedikten iki gün sonra darbe yaptı.

Parti yönetimini suçlayan 3 milletvekilinin ve Yalova il teşkilatından 350 kişinin istifa etmesi CHP’yi karıştırdı.

Suriye’nin El Bab ve Azez şehirlerinde terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG’nin 5 günde yaptığı 4 bombalı saldırıda onlarca kişi hayatını kaybetti.

İTO verilerine göre, İstanbul'da ocakta geçen yılın aynı ayına göre perakende fiyatlar yüzde 15,05, toptan fiyatlar yüzde 17,75 arttı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni anayasa için çalışma yapabileceklerini söyledi.

ABD, Yemen’de Suudi Arabistan’a desteğini keseceğini açıkladı.


Fişlemen neli olsun?

Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektör tartışmaları devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde yeni rektörü protesto etme bahanesiyle İslam’ın kutsallarından biri olan Kabe-i Muazzama’ya hakaret edildi ve Kabe-i Muazzama resmi üzerine LGBT bayrakları yapıştırıldı.

Hakaret dolu resim sosyal medyaya yansıdıktan sonra okuldaki Müslüman öğrenciler resmin kaldırılmasını talep etti. Sergiyi düzenleyenler bunu görmezden gelerek hakaret dolu resmi sergilemeye devam etti. Müslüman öğrenciler Twitter üzerinden yayınladıkları bildiri ile bu resme karşı bir bildiri yayınladılar.

Bunun üzerine okuldaki bir grup öğrenci açıklamayı yapan ve destek veren öğrencileri fişlemek için listeler tutmaya başladı. Excel dosyası üzerinde yapılan fişlemelerde Müslüman öğrencilerin şu bilgileri yer alıyor; ad-soyad, bölümü, ve fişlenme sebebi. Fişlenen öğrenciler akademik hayatlarının bitirileceği ve yurt dışı eğitimlerinin engellenileceği ile tehdit ediliyor.

Fişlemelerin nasıl yapıldığı @kabeyisavunan twitter hesabından yayınlandı. Daha detaylı bilgi için hesabı inceleyebilirsiniz.


Wall Street kendi ilacının tadına bakıyor

Bir şirket hissesi kötü gidiyordur. Wall Street masalarında alarmlar çalmaya başlar. Hemen hisseler ödünç alınır ve ileride düşeceği bilgisi dahilinde piyasada satılır. Hisseler düşer, ucuza toplanır ve hisse olarak iade edilir. Arada devasa karlar edilir. E peki düşeceği düşündükleri hisse ya düşmezse? Ellerindeki tüm medya ve mali gücü kullanarak şirketi batırırlar ve sene sonu tablolarının kâr hanesine yazarlar. Peki aç gözlü Wall Street yanlış ata oynarsa hem de bu atın kaybedeceği üzerine tüm varlığını yatırırsa ne olur?

Son günlerde olan tam da buydu. Wall Street değerinin daha da düşeceğini düşündüğü GameStop hisselerini ödünç almış ve piyasaya dağıtmış. Şirketin kötü gideceğinden o kadar eminler ki ellerindeki medya ve mali güce de güvenerek sattıkları hisseleri tekrar ödünç alıp satmışlar. Piyasadaki hisseden fazla hisse borçları birikmiş.

Hayatta bir kere ele gelecek ve öncesinde neredeyse hiç örneği olmayan bu durumu fark eden bir takım bireysel borsa yatırımcısı Reddit'in alt başlığı olan Wallstreetbets'te organize oldular. Piyasadaki hisseleri toplayarak hisse borcu olanları istedikleri fiyata razı edebilecekleri bilgisiyle hareket ettiler. Çok yakın zamanlarda 5$ olan GME hissesi bu hareketle 469$'a kadar yükseldi.

CNBC-e gibi itibarlı kanallar bu konuda insanları ellerindeki hisseleri satmalarına yönlendirecek yalan haberler yaptı. Google, hisselerin satışına sınır getiren uygulamanın olumsuz yorumlarını sildi. Ve daha niceleri. İnsanlar ise 2008 krizinde yaşadıklarının Wall Street'e karşı bir rövanşı olduğunu düşündükleri bu hareketi zararına da olsa devam ettirme niyetinde. Ettikleri kârları yardım derneklerine bağışlayarak medyada aleyhlerine olan karalama propagandasının önüne geçmeye çalışıyorlar. Hareketin lideri olarak görülen Keith Gill -Reddit ismi ile DeepF*kingValue- şimdiden efsaneler arasına girmiş, hakkında masallar yazılmaya başlanmış. Hisseleri satmayın manasına gelen Hold da mottoları.


Etimoloji

“Haset etme, gıpta et.”

Haset; başkasında olan bir nimeti çekememe, kıskançlıktan karşısındakinin sahip olduğu nimetten mahrum kalmasını isteme.

Gıpta; başkasında olan bir şeyin kendisinde de olmasını isteme, kıskanmadan imrenme, özenme.


Fotoğrafın ardından

Küçük bir çocuk mermilerin delik deşik ettiği bir kepengin önünde  duruyor. O zamanlar Hama’da bir yerin yeni olup olmadığını üzerindeki  kurşun izlerine bakarak anlamanız mümkünmüş. (Hama, 1982, Abu Aljude) 

Hafız Esad’ın orduya hareket emri verdiği vakitlerde tarih 2 Şubat  1982’yi gösteriyordu. Tanklar ve jet uçakları Hama’nın merkezini vurmaya  başladı. 27 gün süren saldırıdan sonra 40 bin kişi hayatını kaybetti ve  şehrin üçte ikisi yok oldu.

Suriye’de katliam hala devam ediyor. Hafız Esad’ın yerine geçen oğlu  Beşar Esad 500 bin insanı öldürdü. 5 milyondan fazla insan başka  ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Halen 13.5 milyon kişi insani yardıma  ihtiyaç duyuyor. 2.8 milyon kişi savaştan dolayı engelli olarak yaşıyor.


Ocakta ne var?

Ham: Kıvrım + Si: Otuz= HAMSİ!

Şubat ayının ilk haftası bitmek üzere. Hamsilerin Karadeniz’den Marmara’ya inmeye başladığı, en bol ve lezzetli olduğu zamanlara geldik. Aynı zamanda lezzeti dillere destan kalkan balığı da bu ay itibariyle lezzetlenmeye başladı. Farklı bir tarifi olsun geçmişten esintiler taşısın diyenler için, Osmanlı yemek kitaplarından safranlı kalkan balığı tarifini yazının sonuna ekledik.

Osmanlı’da balık kültürü, Uludağ ırmaklarından Saray-ı Hümayun için özellikle getirilen balık anekdotlarının dışında yemek kitaplarındaki balık külbastıları, pilakileri gibi farklı tariflerle mütabık hacmi geniş bir alan. Tabii balığı sevmek ve ona en uygun pişirme ve yeme tekniğini bulmak için balıklarla hemhâl olmak gerekir ki Boğaz, tam da burada devreye giriyor.

Pandemi sürecinde yunus balıklarıyla karşılaşınca şaşırdığımız Boğaz’ımız, aslında dünyanın sayılı balık geçitlerinden birisi. Marmara denizi de balık yataklarıyla zengin; dolayısıyla pek çok balığın yuvası. Stoklarının tükenmesi tehlikesine karşı av yasağı yaşadığımız hamsinin eski İstanbul’da sadece bir günde yarım milyon kilo avlandığı zamanlar vardı. Öyle fazla gelmiş ki bir çoğu tekrar denize dökülmüş.

Karadeniz mutfağı başta olmak üzere tüm ülkeye mâl olmuş gastronomik bir değerimiz olan hamsi, uluslararası literatürde ançuez ya da anşuva (anchovy) olarak bilinir. Ançuezin nasıl hamsi olduğuyla ilgili iki teori var: birisi hamsinden çıkmasını sebep gösterirken diğeri hamsinin 30 kılçıklı olmasından dolayı farsça 30 kıvrım anlamında ham+si kelimelerinin birleşmesini söylüyor.

Belki bu aralar yabancısıyız ve pek rastlamıyoruz ama özellikle hamsi balığından yapılan bir ezme var ki eski İstanbulluların kibar sofralarında aranan ve gramajla tüplerde satılan bir lezzet; ançuez mezesi.

Hamsinin en güzel hâlinin özenle dizilip kızartılması olduğunu düşünüyoruz ve bu ay itibariyle lezzetini arttıran balıklarından kalkanı es geçmemek adına Osmanlı’dan miras, kalkan balığı tarifini ekliyoruz. Afiyet olsun!

Bütün Kalkan Balığı Tarifi 

  • Kalkan içi ayıklanıp etrafındaki kılçıklarından temizlendikten sonra tuzlanır.
  • 10-15 gram safran 320 gram tuzlu su ile ıslatılıp suyun özü alınır.
  • 5-6 limon yuvarlak dilimlenir. Tüm balık bir tepsiye konulur ve limonların yarısı içine yarısı yüzeyine dizilir.
  • Safranlı su balığın üzerine dökülür ve üzeri örtülü bir gece bekletilir.
  • Ertesi gün zeytinyağı ya da sade yağ ile kızartılır.

 (Kaynak: Melceü’t-Tabbahin)


Sinema

Ortak Nokta Yeşilçam

Yeşilçam Filmleri adının İstanbul Beyoğlu’nda film yapım şirketlerinin  çoğunun Yeşilçam sokakta olmasından geldiğini söyleyerek başlayalım. Bu  filmlerin belirli müdavimleri olsa da en azından 80 öncesi Hababam  Sınıfı’nı herkes biliyor. O dönem çok film yapılmasına rağmen bugünlerde  bazıları biliniyor. Ekseriyetle mizah unsuru önde olanlar günümüze  gelmiş durumda. Elbette iyi hikayeler, efsane filmler var.  Televizyonların henüz her eve girmediği zamanlar bir filmin etkisi bir  hafta sürermiş, üzerine konuşulurmuş. Hummalı bir çalışma ile Yeşilçam  sokağı sanki bir film fabrikası gibi olurmuş. Yeşilçam’daki meşhur  kahvede sabahtan oturup akşama kadar bir film senaryosu yazıldığı  olurmuş. Tamam.. Senaryo bitti kim oynayacak.. Hadi başlıyoruz.

Yapımcılar, senaristler, oyuncular ve diğer sinema emekçileri oraların  müdavimi olduğu için kısa sürede çekime başlanırmış. Hem sanat hem ekmek  teknesi. Yeşilçam emekçilerinden biri Bülent Oran mesela, bine yakın  senaryo yazdığı söylenir. Sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo Yeşilçam  kitabında bahseder bundan. Dile kolay bin senaryo.  Bülent Oran onca filmde emeği olmasını bir günü iki gün gibi yaşayarak  çalışmasına bağlar. Sabah 6’dan öğlene kadar bir filme, öğleden akşama  diğer filme çalışırmış.

Yeşilçam filmleri aslında ortak noktadır. Etkisi devam edecek epey ortak  nokta var çoğu filmde. Günümüzde 80’lere ilginin nedenlerinden biri de  budur. Bülent Oran 1973’te bir söyleşide bunun nedenini şöyle anlatır: “Sinema  salonu birbirini tutmayan seyircilerle doludur; örneğin bir Kemâl Tahir  romanını belirli kültürdeki kişiler okur. Ama bir filmi, aynı salonda  mühendisinden çöpçüsüne, kapıcısından öğretmenine, ihtiyarından beş  yaşındaki çocuğuna kadar ne kültür, ne zevk, ne de anlayış yönünden  birbirini tutmayan apayrı insanlar seyreder. Alan genişledikçe,  senaryocunun bağımsızlığı da kendiliğinden azalır. Senaryocu, artık  kendi zevki, kendi kişiliğinin değil, toplumun elindedir. Tek düşüncesi,  karşısına çıktığı insanların ortak noktalarını yakalayıp, onların  birleşik olarak beğenebilecekleri birşey yapmaktır. Bütün bu  tedirginlikler altında yapılan bir iş de elbette ki öbür yazı  türlerinden çok daha zor, daha tehlikeli, daha yorucudur.”

Nihayetinde her insan ayrı bir dünya. Fakat bir film hepsine hitap  edebiliyor. Büyük bir başarı. Yapabilene bravo. Merak ediyorum, Yeşilçam Filmlerinden hangileri bu ortak noktayı size hissettiriyor?


Müzik

Ben bu sesi bir yerden hatırlıyorum, ama nerden?

Asha Bhosle (solda), ablası Lata Mangeshkar ile

Hint Sineması denince akla ilk Mumbai merkezli, şehrin eski ismi Bombay’dan adını alan Bollywood gelir. Oysa Hindistan bir kıta kadar büyük, tam 447 farklı dilin konuşulduğu bir ülke. Yılda 2000 civarında, 20 dilde film çekiliyor. Gel gelelim en büyüğü, görece yüksek kaliteli üretim yapanı Bollywood.

“Bollywood’un Padişahı” Shah Rukh Khan, Hint filmlerini tanımlarken “En az üç saatlik, toplumsal meseleleri, ilişkileri özellikle de aileyi merkeze alan, genelde altı dans sahnesi olan yapımlardır,” der. Dans müziksiz olmaz tabi. Şimdilerde tanınmış sanatçılar, hatta kavvali gibi geleneksel türlerle tanınan isimler dahi Bollywood için şarkılar yapıyorlar. Gelişme çağları ise arka planda şarkı söyleyip, yüzleri ekranda pek görülmeyenlerin yıllarıydı. Klasikleri izleyenlerin dikkatini çekmiştir. Birçok muganninin sesleri dinleyiciye benzer gelir. Bunun müsebbibi Lata Mangeshkar ve kız kardeşi Asha Bhosle. Zira Bhosle 12 binin üzerinde parçayla ablasını da aşıp Guinness Rekorlar Kitabı’na girerken Mangeshkar “sadece” 10 bin civarında kalmıştır. Dolayısıyla binlerce filmde yer almaları kaçınılmaz. Mangeshkar ailesinin diğer üyeleri bu ikili kadar olmasa da yine sektöre sayısız parça ile katkıda bulunmuşlardır.

Hal böyleyken fakirin şarkı seçmesi de pek güç oluyor. Tavsiyeleri bu seferlik abla ile kısıtlayalım. Aliyyülâlâ olanları hangileridir peki denirse Khandan (1965) filmindeki Tumhi Mere Mandir kuşkusuz ilk akla geleni. Ülkemizde çok sevilen Avare’de (1951) yer alan Ghar Aaya Mera Pardesi yine mühim klasiklerden. Ayrıca Truth Hurts’ün Addictive şarkısına temel olan, Jyoti’den (1981) Thoda Resham Lagta Hai ile Dil Tujhko Diya’dan (1987) Wada Na Tod tanıdık gelecek çokça parçadan sadece birkaçı.


Podcast

Öyle bir geçer zaman ki… 

Geçmişe dair her şeyde güzel olanı hatırlamak isteriz. Sıklıkla da sorumluluk taşımadığımız, en büyük derdimizin genelde sabah yayınlanan çizgi filmi kaçırmamak olduğu çocukluğumuzu özlemle anarız. Fakat gerçekten eskiden her şey çok mu güzeldi? “Nerede O Eski Günler?”, Emre’nin ve Alp Cenk Arslan’ın sunumuyla bu sorunun cevabını arıyor. Tüm bölümlere şuradan erişmek mümkündür.


Sahaf

Herkese selamlar! Bu hafta sizler için psikolojik öyküler, bir dünya tarihi kitabı ve bir de siyaset incelemesi seçtik. Umarız beğenirsiniz.

Kolektif - Korku

  • Çeşitli dallardan genç ve deneyimli sosyal bilimcilerin kalemlerinden korkuyu irdeleyen, korkunun egemenliğinden nasıl çıkılabileceğine kafa yoran satırlarla dolu bir kitap.

Christopher Lascelles - En Kısa Dünya Tarihi 

  • Kilit olaylar hakkında aydınlatıcı, kısa ve yeterli bilgiler sunan, tarihi olayların aslında birbirine bağlı ve benzer olduğunu fark ettiren etkili bir çalışma.

Irvin Yalom - Annem ve Hayatın Anlamı 

  • Nietzche Ağladığında ve Aşkın Celladı gibi tanınmış kitapların yazarı Yalom, bu kitapta psikoterapi ve hayatın anlamını arama çabasında kendisinin ve hastalarının yaşadığı deneyimleri konuk ediyor.